1. yazması bile garip ama feministleri ülkelerine göre kalite sırasına sokmak, feminist eylemleri seyredip eğlenilecek bir tiyatro olarak görmek ve neticede kadını umarsızca objeleştirmek, kadın hakları açısından zihniyetin nerelerde süründüğünün gösteresi - ha bu da okumuşu sözde. okumuş ama eğitilememiş demek ki.

    bu arada, resmi isminden farklı isim kullanan kadın örneği o kadar çok ki, birisi de benim anam. bir tarafı çatlayana kadar gülmek yerine üzerinde düşünülmesi gereken bir konu belki de.
  2. feminizm ideolojisinin kapitalist sistem tarafından icat edildiği iddiası şaibeli bir konu. öyle bile olsa bunun bir önemi yok. feminist hareketin özellikle sosyalist fikirle serpilişine dair yeteri zenginlikte tarihsel veri mevcut.

    bence feminizmin en büyük başarısı bireysel alanda oldu: her yeni nesilde kadınlar ev işlerinde erkeklerden daha büyük bir sorumluluk payı talep eder oldu. bunun yanında erkekler, kadınlar arı gibi çalışırken kös kös oturup burnunu karıştırmayı içlerine sindiremez oldu.

    ancak cinsiyetlerin toplumsal temsiline baktığımızda hala sıkıntılı durumlar mevcut: çalışma hayatında kadınlar -genellikle- erkeklerden az kazanıyor, burası aşikar. ancak soru şu: kadının daha fazla para kazandığı bir evlilikte erkek ne kadar huzurlu olur? hatta kadın, kocasından fazla kazanmayı gerçekten ister mi? böyle bir kocaya saygı duymaya devam eder mi? elbette konuyu tatlıya bağlamış tekil örnekler mevcuttur ancak genele baktığınızda, sosyal hayatlarında kendilerine biçilmiş toplumsal cinsiyet rollerini oynayan erkek ve kadınların karşı karşıya kalacağı mahalle baskısıyla başetmeleri kolay değil. burada feminist söylemin, erkekleri savunma pozisyonuna itecek agresif ve alaycı bir dil kullanmasında bence bir getiri yok. ancak "bazı feminist çevreler" sanki rövanşist bir ajandaya sahip oldukları intibasını uyandıracak derecede bu dili kullanmakta ısrarcılar ve tartışmanın büyük bölümü buradan çıkıyor. erkeklerin hemen ertesi gün etek giyip sokağa çıkmasını talep eden bu ısrarın erkekleri savunma pozisyonuna çekilmeye zorladığı açık.

    bunun yanında işin şöyle enteresan bir yanı da var: kadın eğer çalışıyorsa erkekten daha az kazanıyor ancak evin içinde iş bölümü erkekle kadın arasında daha dengeli dağılmaya meylettikçe kadın, geleneksel hakimiyet alanı olan ev işleri (yemek, çamaşır, bulaşık, vs) konusunda otoritesini giderek yitiriyor, erkeğe kaptırıyor ve bunun da enteresan sonuçlara sebep oluyor - şahsen gözlemleme şansı buldum. ne olursa olsun, bir konu hakkında mutlak karar mercii olmak, insanın varoluş hissiyatına katkıda bulunan bir şey ve vazgeçmesi kolay değil. dolayısıyla kadın eşitliği toplumsal bir norm haline gelmediği müddetçe ev işlerine karışmayan maço erkekleri tercih eden bir kadın kümesi varlığını sürdürecektir: "hiçbir otoritemin olmadığı bir işyerinde köpek gibi çalışıp üç kuruş para kazanacağım diye evde mutlak otorite sahibi olduğum bir alanı erkek ile paylaşıma açar mıyım?" buna razı gelmeyecek bir kadın grubu var ve kadının iş hayatındaki rolü erkekten farksız hale gelene kadar varlığını sürdürecektir diye düşünüyorum.